ardıç kitabevi

10:09 6 Haziran 2009 Cumartesi

kitap okumayı sever misiniz? peki kitap okurken fiziksel çevreden kendinizi soyutlayıp kitabın içerisine mi girersiniz.? bitirene kadar dünyanız değişir mi?
bu sorulara evet diyebiliyorsanız. gözlerinizi kapatın ve bir kafe hayal edin. kafe olmasına şaşırdınız mı? kafede oturmayı çok sevmiyorsunuzdur tahminime göre. vakti boşa geçirmek için ideal yerlerdir kafeler. oturup bir iki şey atıştırıp saatlerce muhabbet ettirir insana. bir de müzik olur ki fonda, kafeden çıktığınız anda gürültüye maruz kalan beyninizin dinlendiğini hissedersiniz. şimdi kendi kafemizi hayal edelim sevgili kitap severler. öncelkle kafemizin amaçlarından bahsedelim; baş ağrıtıcı değil dinlendirici bir atmosferi olsun. gürültüden uzak... arkadaşlarımızla sohbet edebilelim ancak istersek tek başımıza da oturabilelim. güler yüzlü insanlar olsun içeride, kapıdan girince onların mutluluğu bize yansısın. alçak gönüllü olsun sahibi, misafirlerin (müşteri değil) sorduğu en saçma sorulara bile güler yüzle ve ciddiye alarak cevap versin. insancıl olsun. kafe koyduk ya adını bir de eğlenceli bir şeyler olsun içinde; oyun mu diyorsunuz, tavla mı... oyun oynanan masalardan gereksiz fazla ses çıkmaz mı sizce de? kahkahalar, zar sesi pul sesi, kavgalar... dinlendirici mekanımız için risk almaya değer mi. kitap mı? harika bi fikir. duvarlar boydan boya kitaplıklarla kaplı olsun. binbir çeşit eski kitap olsun. misafirler istediği kitabı alıp okuyabilsin. kimse de rahatsız etmesin. kitap takası da yapabilelim. kendi kitabını getirenler onun değerinde başka kitaplar da götürebilsin. kütüphane gibi ödünç versek? ya getirmeyen olur da 700 kitabımız kaybolursa? fiyatlar da uygun olsun. gözleme tabağına domates, salatalık yerleştirelim, çayları ince belli bardakta servis edelim. güzel bir müzik olsun ama yüksek seste açılmasın. bir kaç masa değiştirelim kimse de ne yapıyorsun demesin? bütün günümüzü orada geçirsek günü harcadık demeyelim. masaları tahtadan olsun, en fazla on tane sığabilsin. birbirinden uzak oturmasın insanlar, izole olmasın. bakarsınız tüm misafirler ortak bir muhabbete başlarlar, belki o sırada raflarda aranılan bir kitapla ilgili olur. pencereleri de tahtadan olsun. kısa bir de perde takalım. pencere kenarında oturanlar dışarıdaki koşuşturmacayı izleyebilsin. hareketin içerisindeyken görülemeyecek şeyleri farkeder belki. bir de kitap severler kitaplarına kaptırmış okurken onlara sürpriz yapıp böğürtlenli çay ikram eden güler yüzlü insanlar olsun. "lezzetiyle kitabınıza eşlik etsin"... menü kitapçıklarını tahtadan bir kaba koyalım, üstünde yakma resimler çizilmiş olsun. ortaçağ defterleri gibi; iki farklı ince tahta kenrlarından iplerle birleşsin. duvarlarda resimler asılmış olsun. fotoğraflar asılmış lsun. yazarlara dair... sanatçılara dair... içeriden hiç çıkmak istemeyelim, "son 15 dakika kapatıyoruz" denildiğinde üzülelim. bir sonraki gün yine oraya gitmek için bekleyelim..
hayalini gerçekleştirebilen insanlardır başaran insanlar. ve aynı hayali paylaştığımız insanların olduğunu bilmek bize güç verir. az önce kurduğumuz hayalin bir ortağıda sevgili Erdinç Tan. kısa perdelerin altında tahta pencereden yüksel caddesini izleyebileceğiniz limon bazaarın hemen üst katında bulunan ardıç kitabevini oluşturmuş. hayalini gerçekleştirmiş. Erdinç Tan ve ekibine hayalimizi yaşama imkanı sundukları için teşekkür ediyoruz. hayalini kuruduğunuz bir yerle karşılaşıp bu heyecanı yaşamak isterseniz mutlaka gidip görün... bir de kitap okuyun tabi ki.