ateşsiz çizim

11:32 30 Nisan 2010 Cuma

pek kendinde olmayan kağıt parçasıyla kendine çok güvenen kalem tesadüfi bir tanışma yaşadılar. evet evet sandığınız gibi oldu. ateşli sevişmeleri sonucunda güzel bir oğlan çiziverdiler. her sevişmelerinde yeni çizimlerle biricik oğullarını büyütüyorlardı. oğlan kalıplaşmış yakışıklı kavramının tanımını karşılayamasa da kendine özgü bir duruşu vardı. sakindi. çok sakindi. o ateşli sevişmenin ardından oluşan çizimin de bir o kadar ateşli ve heyecanlı olması beklenirdi. beklentileri karşılamak için uğraşmadı ateşsiz oğlan. kağıt üzerinde olmaktan da. her çizgiçozuk gibi kaleme kendisini güzelleştirsin diye yalvarmadı. boyumu azıcık daha uzat omuzlarımı geniştet demdi yani. hatta çizittirilmekten hep rahatsız oldu hatta. kalmele kağıtta pek umutlu değildi oğullarının gidişatından. güzel bir karakalem çalışması olmayacağı için pek üzgündüler. oysaki o da diğer çizimler gibi bir sergide sergilenip kağıt ve kalemin gurur kaynağı olabilirdi. belki bir kitaba yerleştirilip ölümsüzleştirilebilirdi. çizgi oğlan hareket etmek istedi, yürümek istedi, başka başka yerlere gidip görmek istedi.

kağıt ve kalem silgiyi çağırdılar. çizgi oğlanı silmeye ikna olsun diye de kalem her sevişmede daha da çirkinleştirdi çizgi oğlanı. silgi, oğlanın sakinliğini ve umursamazlığını hatta hiç artistik olmayan duruşunu görünce entellektüel camiaya yakışmadığını asla bir sanat eseri olamayacağına karar verdi.

kalem ve kağıt silindikten sonra üzerinde iz kalmasından endişeliydi bu yüzden alanında en tecrübeli silgiyi çağırmışlardı. hiç bir masraftan kaçınmadılar sadece hiç iz kalmasın yeni çizimleri bir sanat eseri olabilsin istediler. silgi önce biraz sohbet etti oğlanla. bir sanat eseri olmak istemediğini bunun yerine aylak aylak dolaşmayı istediğini görünce sinirlendi. asla çizilmeyi haketmiyorsun diye çığlık atarak büyük bir hırsla, şiddetle sanki oğlan hayatı kirletmişçesine silmeye başladı. oğlan çirkin olabilir, fakir olabilir, aptal bile olabilirdi ama nasıl sanat eseri olmayı hayal etmezdi. herkes bunu konuşup şaşkınlık içerisinde kalıyordu. silgi hırslandıkça herkes alkışlıyor, dedikodu etrafta yayılıyordu. beyaz silgi çizimleri sildikçe kararıyordu. sihay silgi parçaları etrafa dağılmıştı. kağıt temizlenmiş operasyon başarıyla gerçekleştirilmişti. kalem ve kağıt çok daha ateşli bir sevişme için evlerine gittiler. silgi temizlenmek için banyoya girdi. sanat eseri adayları cizimlerine devam ettiler. yere dökülen siyah silgi parçacıkları zıplayarak ilerlemeye çalışırken bir süpürge gelip onları süpürdü.

i am no positive.....

otobüs yolculuklarına karşı tutumum bu. en azından kıytırık fimrlarla yapılan yolculuklara karşı. neyse yaa bir otobüs yolculuğu macerası daha yazmayacağım buraya. oheyya iki saat ne çbuk geçti ben geldim yurda saat 2'ydi azıcık takılayım duş alırım sonra da çıkarım dedim saat 4 olmuş yani 4'e çeyrek var ama nerden baksan 4 sayılır.ne çabukgeçmiş. bu arada minicik bir çocuğun 1. yaş kutlamasına gittik dün tüm kuzenler ordaydı. çok komikti. bi sürü kadın vardı eve girince hepsinin kucağında bi çocuk.nedense çok komik göründüler gzüme. bide işte biz ailenin gençleri boş bi oda bulup oraya kapandık.iki tane fırlama (kesinlikle tatlı değildiler çocukların cadı oldukları her halerinden belliydi bi süpürgeleri eksikti), armut koltuklar olur ya o armut koltukların üztünde çırpınıp duruyolar çığlık çığlığa ama kulak falan kalmadı bizde balonların üstüne oturup patlatıyolar falan biz şaşkınlıkla izliyoruz derken tam fıratlık bi durum oldu. meğersem burası benim evimmiş tarzında, bu iki cadı (bi erkek bi kız yaklaşık 2-3 yaşlarında işte konuşup yrüyolar, çığlık atıyolar başka da bi işlevleri yok o yaştalar:), yerde çırpınmaya başladılar erkek olan demez mi:

"burası denizmiş" diye. ehahahaha biz koptuk tabi. fırat şahane karikatür valla uğur gürsoy abimizi tebrik ediyoruz böyle de gerçekçi cuk diye oturan olmaz. fiti fiti...::):):içimde bir kıvılcımlar bir fırtınalar bir şelaleler bir anlam karmaşası bir yozlaşmışlık bir tatile ihtiyacım var. sakin huzurlu güvenli bir kıyıya çekeyim gemimi ve orada kalayım ben... bir süreliğine... çok sakinlikte gelmez bana evet blogcum haklısın bir soyunma dökünme bir beyazlara bürünme. bu sene iyiyim yaaa. kafam iyi kafam güzel.... kafam rahat. luna tarihindeki en az sorunlu senem hatta. 2010 cidden kırılım yılı gibi. daha senenin yarısı bile olmadı peşin peşin konuşmayım. bakalım ne ola ki daha daha... kırk yılda bir gelir luna gibisi:):):)

my wonderwall

23:04 17 Nisan 2010 Cumartesi

bugün hayatımda ilk defa lunaparktaki gondola bindim. takla atan havalarda uçuşan bindbir çeşit hadeye binmiştim de bi gondola yıllarca binememiştim:) ama müthişmiş. ne kadar güzel ne kadar eğlenceliydi. gondol ileri giderken saçlarımın geriye uçuşması en tepede oturduğum yerden havalanmam. şahane ötesiyfi. i. melih gökçeğe her nekadar kızsam da şu gençlik parkını luna parka çevirmesi şahane ötesi bir şey oldu. gerçi müzikler çok komik. ankara da bi luna park açılırsa tabiiki ankaralı bilmemkimlerinen müziği çalacak. oyun havası eşliğinde lunapark. bide tiestonun extacy'sini niye çalarlar anlamam orda burda. müziği de geçtim. çok eğlenceli bu luna park olayı. bide gençlik parkındaki havuz kenarı. ulustaki suluhan tam bir takı cenneti. yeni küpeler aldım. limon kabuğundan küpemin yanında bir deportakal diliminden küpem oldu:)
mart bitsin mart bitsin diyosum al bana nisan geldi. ne oldu sanki değil mi. havaar mis gibi oldu. her gün piknik havası. bir top oynama havası bir bisikletle gezme havası. müthiş müthiş.
ben hiç geceden ne giyineceğini hazırlayan biri olamdım. bu yüzden de ojelerim hep kıyafetimle alakasız oldu.

bu geceyi oasis gecesi ilan ediyorum.

turuncu dedim yavrazi çıktı
mavi dedim turkuvaz çıktı
dans edince her şeyi unuturum
tüm renkler güzel
müzik de güzelse
değmesin kimse keyfime
hola dırırındındın hola....
ben pembe diyim sen somon
gündüz nerde olduğumun önemi yok
gece buradayım işte
bu ritim harika işte
yuppi duuu
yuppi duyidu yuppi duuuu

tespitimsi

23:14 12 Nisan 2010 Pazartesi

şimdiiii yeni tespitim:

insanlar ikiye ayrılır net olan insanlar ve belirsiz olan insanlar. akademik bir makale olsaydı bir de yeni terimler bulup terminolojiye de katkıda bulunmak isteyecektim. olsun kutsal uskumruda oldukça akademik bir alandır. net olan insanlar için her şey ikiye ayrılır;
-evet,hayır
-doğru, yanlış
-var,yok
-oldu, olmadı
bu tip insanlar için oluşturduğum terim ise "ikilik insanlar". belirsiz insanların ise beyinlerinde bölüm yoktur (hardiskleri c ve d diye ayrılmamıştır:)) belirsiz insanların cevapları yoktur durumu bilemezler ve hep bir cevaba ihtiyaç duyarlar bu yüzden soruları çoktur. bu tarz insanların terimi de "bolluk insanlar".
daha iyi anlaşılması için örnek vereyim. mesela belediye otobüsünde gidiyoruz.oturma yerleri dolmuş ayakta da baya baya insan var. bir iki kişi de orta kapının önünde beklemekte. muavin bağırıyor:
"orta kapının önünde beklemeyelim"
ikilik insan bunu anlar orta kapının önündekiler çekilecek orta kapının önünde beklemeyenleri ilgilendiren bir durum yok. bakın sadece iki maddeli bir söylem. ama bolluk insanın kafasında bir sürü soru işareti olur ve sormak gereği duyar "pencere önündekiler de çekilsin mi"
ya da mesela markette sırada bekliyorsunuz iki kasa var çalışan, diğer kasiyer seslendin
"nakit ödeme yapacaklar buraya gelebilir"
ikilik insan durumu anlar
-nakit ödeyecekler oraya gidecek kredi kartıyla ödeyecekler burada kalacak sadece iki durum var)
bolluk insan onaya ihtiyaç duyar ve cevap verilmelidir ona:
-kredi kartıyla ödeyecekler burada mı kalsın?
ikilik insan bir de çok konuşmaz. tabiki muhabbet eder arkadaş ortamlarında falan ama. çok soru sormaz diyim ben. bolluk insan hey hat sivrilir bir de. hemen farkedilir. dolmuşta mesela "müsait bir yerde inabilir miyim" der. dolmuş hemen durmassa kafası karışır tekrar eder dolmuşcu cevap verir;
"müsait olunca durucam" bu cevaba ihtiyacı vardır.
ikilik insanın her zaman iki seçeneği vardır. ya seviyordur ya sevmiyordur. ya anlamıştır ya anlamamıştır. bolluk insanınsa hep cevaba ihtiyacı vardır. sevdiği yönü de vardır sevmediği yönüde, hoşlandığı yönü de nefret ettiği yönü de boldur yani. anlamıştır ama anlamadığı kısımlar vardır. sormaya ihtiyacı vardır. anlatmaya. dillendirmeye.
bir de üçüncü kategori vardır teklik insan. bu da bir elinde ayna bir elince cımbız umurunda mı dünya olanlar. ya da kulaklığıyla bütünleşik yaşayanlar. kıçına bile takmaz toplummuş, dolmuşmuş marketmiş ikilik insanmış bolluk insanmış. ona göre herkes teklik olmalıdır hayat daha güzel olsun diye. pek duyulmaz sesleri pek görünmez yüzleri. öpülesidirler. sorunsuz sorumsuz ve umursamaz.
dönelim ikilik ve bolluk insana. ikilik insan bolluk insana sinir olur her daim. sivrilmelerine gereksiz sorularına. salak derler gerizekalı derler içlerinden. bolluk insansa her sorusuyle toplumsal bir ilerleme kaydettiğini sanır. sanki o kasa sırasındaki herkesin aklında o soru vardır da kimse soramıyordur gibi. halkın sözcüsü olmuştur. ne hayırseverdir ne iyidir. ikilik insan da teklik insan da mutlu olmuştur onun sayesinde sanır. teklik insan hem ikilik insana hem bolluk insana kıs kıs gülmektedir pardon o gülüncek bir şeyler olduğunu farketmemiştir aslında. güzel bir şarkı çıkmış olmalı empe3 ünde.



weekend report

22:22 11 Nisan 2010 Pazar

pek muheterem blog:):):)
nasıl girişse bu. çok alengirli bir hafta sonu nasıl olur?
perşembe akla düşen karpuz kabuğunu cuma gecesi eşekler yerse alengirli hafta sonu olur :):) bir tren, bir dünnnnnya güzeli (bunu okurken bülent ersoydan duyuyormuş gibi hayal edin:) bir de alice in wonderland adamı. akabinde ne alırsan 5 lira alt katı ve bilgisayar formatı gelirse alengirli başlayan hafta sonu süper star ajda pekkandan daha süper hale gelebilir.
evet farkedildiği üzere havam yerinde alaturka oldum oynamadan duramam. içimde bir enerji patlaması bir enerji patlaması. bir windows 7 bana bunları yaptıysa devamını düşünemiyorum. gerçi daha bir sürü driver indirmem gerek falan filan.
treni kaçırmamak mucize oldu gerçi:):):)
yalnız sanki yeni bilgisayar almış gibi oldum. eee yıllar sonra..... evet yaaaaa sanki yeni bilgisayar aldım bi hızlanma bi görüntülerde parlama, bi artistleşme, bi sevimlilik, bir renk cümbüşü. canım bilgisayarım. bir de sileyim klavyeni üstünü başına on numara bide stiker alalım sana oooohhhh.....