kaygısız aptal

23:57 5 Temmuz 2009 Pazar

tavan arasında bir odam var. ufacık penceresinden bakınca bir ahır arkasında eski küçük bir ev görünen. bu ufak camın hemen önünde bir bacağı kırık masam ve üzerinde lambam... bir türlü 20 lira veripte alamadığım saman yapraklı el yapımı defterim aklımda. yaşadığım onca felakete rağmen tam bu noktada aklımdaki tek şey o. defterimin üstünde gerçeğinde olmayan bir üzüm salkımı olsun istiyorum; bakır işlemeli. ilk sayfasına yazacağım kelimeleri düşünüyorum. yazı karakterimi değiştirmek hakkında şüpheler taşıyorum. hiç sevmediğim ve hiç te saygıyla anmadığım bir kimya profösörünün hiç beğenmediğim bir cevabıdır (kendisi eminim espiri olduğunu düşünüyordur); sıkıcılığından hiç bir şey kaybetmemiş bir organik kimya dersidir. ODTÜ'de kimya amfisinde... arka sıralardan görünmesi imkansız küçük yazılara sahip hocamızdan bir arkadaşım daha büyük yazmasını rica ediyor. buna karşılık alınan ve yukarıda bahsi geçen cevap:
"yazılar kişinin karekterini belli eder. ben bu yaştan sonra senin için karakterimi değiştiremem".
bu cümleyle ilgili daha fazla yorum yapma gereği duymuyorum. bu adama bir kez daha bu olayın anılarım arasında yer edinmesine vesile olduğu için kızıyorum sadece.
nereye giderseniz oraya ait bir kafanız olsun ister miydiniz? o an bulunduğu yeri sahiplenen diğer yerleri unutan. anı yaşamak mı denir buna. carpe diem mi yoksa amor fati mi? bu bir çelişkidir. kafanız sadece o anı yaşamak isteyen ciddiyetsiz bir sorumsuz mu yoksa her durum için o anın devamlılığının kendisini rahatsız etmeyeceğini düşünen bir üst insan dönşümü mü? kafanızın işleyiş biçimini anlayabiliyor musunuz? kafanızı kendinizden bağımsız düşünün bakalım bir. beyninize insan mı derdiniz insan üstü mü?
dingin ruhuma geri döyorum. fazlaca ısınınan ve cızırdamaya başlayan lamba yazımın gidişatını değiştirmiş olmalı. mum yakayım. mum ışığında hiç yazı yazmamıştım diyemem; ilk ve orta okulda elektrikler kesildiği zamanlarda ödevimi mum ışığında yapardım. lisede demiyorum çünkü sadece orta okul son sınıfa kadar çalışkandım.
ankara sanat tiyatrosunun taşınması tartışmalarında canımı daha çok sıkan bir tiyatronun taşınmak zorunda kalma durumu mu? yoksa anılarımda yer edinmiş birinin orada çalışıyor olma durumu mu? bilrmedim.
ankara'yı çok sevmem aslında. hayata dair can yakan tüm gerçekleri orada gördüm. ama özlediğim şeyler var; ardıçta oturmayı dost'ta gezinmeyi, dosttaki kitaplarla turhandakilerin fiyatlarını karşılaştırmayı, adil handa ajanda aramayı...hiç bir semti hiç bir caddeyi değil de konur sokaktan geçmeyi ve hiç istemeyerek bindiğim ODTÜ dolmuşunu... çok yeni keşfedilen arafta 2 buçuk liraya bira içmeyi...
ödevleri yetiştirebilmek için eryamana gitmeyi yer bulamayıp 1 saat ayakta beklemeyi ve sabaha yetiştiremediğimiz ödevin kalanını otobüste yapmayı...
öyle bir yazdım ki, sanki birdaha hiç ankaraya gitmeyecekmişim gibi. aksine, öyle görünüyorki hiç ankaradan kurtulamayacağım. yakamı bırak başkent... bırak yakamı. kara delik misin ki girdim çıkamıyorum. bürokrat dolu caddelerinden bunalıyorum. her tarafta çevik kuvvet görmekten tiksiniyorum. makam arabalarının karanlık pencerelerinden, adım başı bakanlık görmekten, üniversitenin formalitelerinden, yağmurundan, karından, fırtınandan, selinden çamurundan, doğal kısmından bile bunaldım. dershanelerin altın kaplama çürük dişlerinden, eleman ilanlarından, yerli piçlerinden, yersiz kaltaklarından, sonradan görme caddelerinden, kaygısız ayaklardan pislik akıtıyorsun komşu mahallelere.
saman yapraklı defterime başka bir şehirde başlayacağım değişen yazı karakterimle. başkent bırakırsa beni gideyim...

1 fındık kabuğu doldu:

  1. Kent... kent...kent... kent ve insan. Kentten bahsederken insandan bahsetmeden kentten bahsetmek sadece akademik bir inceleme olur ötesi olmaz. Peki ötesi nasıl olur. Ötesi şöyle olur bir insan bir kenti yaşanmışlıklarıyla, kendinde bıraktığı izlerle hatırlar, anlamlandırır ve anlatır. Sende öyle anlatmışsın. Yaralarının sızısını hafiften, biraz örtük sezdirmişsin. Böyle zamanlarda yanında olamamanın sıkıntısı ve hüznü kalmış bizlerede....

    spartaküs

Yorum Gönder