çıtlatım

00:17 24 Şubat 2010 Çarşamba


kırk yıl düşünsem diye başlayan bir cümle kuracağım;
aklıma gelmezdi diye devam edecek bu cümle. çok farklı bi cümle oldu gerçekten de. her neyse kırk yıl düşünsem aklıma serdar ortaçla aynı fikirde olacağım gelmezdi;
"hayaaaaaaaaat beni neden yoruyossuuuun"
sadece bu cümlesiyle hem fikirim. onu dayormuş demekki hayat yazık.
geleneksel aztek çikolatası tarifim var artık. gerçi o kitabı alarak tam bir tüketim insanı olduğumu kanıtladım. bu kadar saçma bi kitap olamaz. burçlara göre çikolataları derlemişler. hangi burç hangi çikolatayı sever. bir bölüm var içinde içinde çikolata geçen filmler. sandım ki oo yeni filmler keşfedicem. hahaaa biri çikolata filmi diğeri çarlinin çikolata fabrikası. içinde çikolata geçen şarkılar kısmını görün bir de:
aşkımsın (çikolata)-mirkelam
çikolata kız- raga oktay
bitter çikolata- tuba özerk
chocolate- kyle minogue
chocolate- lisa hall
....
sonra çikolata butikleri demiş, oo yeni yerler köhne ama keşfedilmeye değer pastaneler beklerken amanın o da nesi son derece lüks mekanları koymuşlar ee ne anladık bu işten. bi de okadar saçma bi kitap ki bi sayfası da çikolatalı rüyalar rüyada çikolata görmek ne demek onu yazmışlar. sakın ama sakın almayın. 4.90 lira oluşu ve iki tane nestele (biri sütlü biri fıstıklı bitter) çikolata veriyor oluşu sizi aldatmasın. tariflerinde de bi aztek çikolatası güzel onun tarifini de ben size veririm. nasıl bi mantıkla yamışlar anlamadım. zaten google a çikolata yazsam bana ordakilerin hepsini çıkarır önüme koyar. e senin google dan ne farkın var be kitap demezler mi kitaba. böyle saçma bir şeyi hevesle aldığım için kendimi burdan kınıyorum. kadın dergileri olur ya işte onlar gibi yaa bi derginin yanında ek verselerdi keşke en azından hedef kitleye hitap ederdi.
Ig nobel ödülünü duymuş muydunuz: "yeniden üretilemeyecek ve üretilmemesi gereken bilimsel başarılar" ödülüymüş:) bu senekini de bir tıp doktoru almış. buluşu da şöyle: küçükken annesi demişki ona parmaklarını çıtlama yoksa büyüyünce eklemlerin iltihaplanır" adam da 60 yıl boyunca her gün sol elinin parmaklarını iki kez çıtlatmış sağ alinin parmaklarınıysa çıtlatmamış. 70 yaşına geldiğinde de her iki elinde de eklem iltihabı görünmemiş. veee günde iki kez parmak çıtlatmanın eklem iltihabına yol açmadığı kanıtlanmış. ellerini çıtlatmadan durmayanlara da müjdeler olsun. hepinize saygım sonsuz.
öyle de böyle de derken... hokus pokus yok oldum

su (H2O)

23:35 19 Şubat 2010 Cuma

saatlerdir havluyla oturuyorum. soyun dökün duşa gir suyu aç ama su gelmesin. yok böyle bişey. ha geldi ha gelecek bekle bekle. yok. son 15dk veriyorum gelmesse kendi bilir. annemin doğumgünü diye eve geldim bugün. tabi kalan eşyalarımı da alacağım. niyahet okuldan çıkışımı yapabildim. şu an resmen mezunum. çiçeği burnunda. artık vasıflı eleman oldum. üniversite mezunuyum bugüne bugün :))
sahafdan kara afrika diye bi kitap almıştım yolda onu okudum hıfzı topuzun hem de taaa 1971 basımı. hemen oradaki bir hikayeyi anlatacağım. afrikadaki bazı kabileler insan kurban veriyolar bunun nedenini yazmış;
kocaman bir piton yılanı varmış vaktin birinde. bu bir kadınla evlenmiş. kadın onu sevmiş o da kadını. gel zaman git zaman bizim piton o civardaki herkes gibi ikinci bi karısı olsun istemiş. genç bir kız beğenmiş. kıza söylememişler yılanla evleneceğini. kız kocasını hiç görmemiş. gece yatağına yılan geliyormuş ma sabah gün doğmadan gidiyormuş kız onu görmesin diye. kıza da hep dermiş ki beni görürsen kaybedersin. yılanın birinci karısıda bu işe ortak olmuş kadına hiç söylememiş. ikisi tarada çalışırken aman neyini merak ediyosu herkesin kocası gibi normal bir adam dermiş. bir gün tarlada ikinci kadın bişeyimi unuttum deyip eve gitmiş maksat kocasını görebilmek. eve gitmiş kapının önünde koca bir piton oturuyor. karısını görünce bizinmki hemen kaybolmuş bir daha da ortaya çıkmamış. ama hal bu ki o şehre de bi daha yağmur yamamış. gitmişler bir bilene sormuşlar bir bilen demişki: size yağmuru yağdıran o pitonmuş size küsünce yağmuru kesmiş. aşağı gölün altında gizleniyor. ikinci karısını istiyor ikinci karısını o göle atarsanız orada birlikte yaşayacaklar yağmuru da size geri verecek. halk ne yapsın kıza demişler kocanı görmek istiyosan seni o göle atıcaz. kızı böylece atmışlar göle. ama bir zaman sonra yağmur tekrar kesilmiş. o bir bilen vardı ya yine ona gitmişler demez mi bir bilen; piton yine kesmiş yağmuru ikici karısından sıkılmış başka kadın istiyor!!! kim razı olur gölün altında yılanla yaşamaya kızlardan birinin gözerini kapayıp atmışlar göle. öyle de böyle de derken ne zaman yağmur kesilse göle bir kız kurban edilmiş.
haydi bakalım sular gelmiş olsun. banyo yapamamak ne kötü bişey. su istiyorum yaaa aksın tepeden ıslatsın saçlarımı saç uçlarımdan ayak parmaklarıma...

şairimsi

02:43 11 Şubat 2010 Perşembe

iki kelimeyi yan yana koyunca
bir de son ekleri aynı olursa
benden daha şairi olmaz
tüm şiirler benim sanırım
tüm güzel hisler yalnız bende var
bir ben istiyorum ya denizi seyre dalmayı
bir ben gecenin içinde kaybolan
tek uyanık benim de sanki
çok sihirli söylersem bir tek o duyar
***
uçan bir sürü kelime var içimde
ama kağıda konmazlar
pır pır.

düşümde her renge boyarım
üstüne giydiririm
en çok yakışan rengi
hep mavi seçerim

susarsan hikayeler yazarım
sensin gibi dinlerim
en iyi mazeretini
hep beyaz seçerim

az kaldı

23:41 10 Şubat 2010 Çarşamba

yan masanın altındaki kedi
ben orada otursam
sen benim işimi yapsan
ben senin ayaklarının arasında dolaşsam
sen görüntüyü parçalara ayırsan
....

hayali bir sergüzeşt

17:50 7 Şubat 2010 Pazar


zamanın birinde güzel ve yalnız bir ülkede pencere önünde bitkiler yaşarmış.bir penceredeki çitlembikle başka bir penceredeki deve tabanı arkadaş olmuşlar. camların arkasından sohbet ederlermiş. iyi de anlaşmışlar aslında. deve tabanı;
"kuşlara simit verirsen seni buraya getirirler" demiş.
çitlembik de oraya çağırdığını sanmış. tanıdığı iki kuş varmış oraya gidecek hemen beni de götürün diye rica etmiş. kuşlar bakalım daha kesin değil demişler. ama çitlembik çok heyecanlanmış. devetabanı heveslenmesin bi de olmassa üzülmesin sonra diye de hemen söylememiş ona. ama bi süprizi olacağından haber edip ip uçları vermiş. kuşlar gelmiş bi gün;
" biz aslında gitmekten vazgeçtik ama sen çok istiyosan yine de gidelim" demiş.
çitlembik sevinmiş, heyecanlanmış, gitme zamanı da yaklaştı diye hemen devetabanına belki demiş belki getirecekler o gün. deve tabanı süper falan demiş ama hiç sormamış ne kadar kalacaksın kimle geleceksin neler yapacaksın diye. çitlembik anlamış ters bi durum var. sormuş buna ne oldu diye. deve tabını bişeyler gevelemiş konser falan diye sonra getirselerdi keşke demiş bir de. çitlembik anlamış tabi bi karanfil olmalı işin ucunda ki ayak bağı yapmak istemiyor çitlembiği. hem öyle olmasa sen de gel demez miydi. yok yok anlamış bi karanfil olduğunu. ama deve tabanı açıkça söylememiş. hem nasıl söylesin demez mi çitlembik "insan bi çaktırır ayıp değil mi" demez mi. zaten tüm hevesi kaçmış çitlembiğin. kuşlara gitmiş gidemiyoruz demiş. kuşlar da kızmış; çocuk oyunu mu bu hem gitmek istiyosun hem gidemeyiz diyosun. kestaneci de kızmış, birlikte yiyeceğiz diyodun ne oldu şimdi demiş. başta çok kızmış çitlembik deve tabanına. sonra geçmiş kızgınlığı çünkü alışkınmış gerçeklerin hep kafasındakinden farklı çıkmasına. hem nasıl kızsın demez mi deve tabanı sanane ben sana bi şey açıklamak zorunda mıyım diye. yağmur yağmış o gün. sonra sabah olunca her şey aynı kalmış.
bir masal da böyle bitmiş.

yattım da uyuyamadım, sonra kalktım canım makarna istedi az önce normalde salça soslu sevmem ama salça soslu istedi. peki blog sence benim hayatım değişecek mi?
eee luna şimdi ne yapacaksın sousu değişti
yüksek lisans ne ki maaş alacak mısın sorusuna dönüştü
sanki para kazanmak kolay.
bi işe girmek zorunluluğu olmasa. off keşke zorunluluklar hiç olmasa. yalnız bu ara ileriye bakınca karanlık görmüyorum da kaçmış görüyorum kendimi. bi de neler dönüyomuş akademik hayatta anlatan anlatana. hep böyle olmaz mı neden güzel kısımları gelmez insanın aklına hep kötülerden haberdar ederler. ben çok hevesli değildim öyle boşta kalmayım diye başvurmuştum ama herkes benim okulda kalacağımı sandı. hedefelrinin peşinden koş demeler, ama bak devamı gelsinler, o bişey mi ben de nasıl havalara girdim sanki prof oldum. bir idealist oldum ki sorma evet yaa doktorası var daha bunun falanlar filanlar. kimi kandırıyorum sence? hayat bok gibi ben sana diyeyim sadece blog olduğun için şükret. gerçi senin de sanal dünyanda vardır sorunların. anlatmassan bilemem ki. arada blogspota giriş engelleniyo falan o zaman anlıyorum bişeylerin ters gittiğini.
sen de iyice günlüğe benzedin artık. günlükle de konuşulur ya
sevgili günlük...:)

yanmış kibrit kokusu

17:50 4 Şubat 2010 Perşembe

minicik klavyesi olan minicik bir ekrandan yazıyorum. yarın eve döneceğim galiba kendi biilgisayarıma, bi kaç gündür play stationa sarmış durumdayım. evim olursa ilk iş ben de ps alacağım. bilgisayarda da olur da joystik falan bağlayıp, off bilgisayar takılıyo falan kaldırmıyo oyunu bişeyler. ikinci dönem evim olma ihtimali çok çok yüksek ya hemen alacağım valla ilk iş:) bir de direksiyonlu oyun konsolu alayım. onu ben pek kontrol edemiyorum ama kuzenler kardeşim falan oynar gelirlerse. mehtapta sever kesin oyun oynamayı. oooo ben yükseği bitiremezsem böyle:S:S. kablosuz joystik çok saçma bence. şarjı falan bitiyo tuşlara basıyosun kırk yıl sonra algılıyo falan. hayat ta bi oyun değil midir zaten diye arabeske bağlayayım yazıyı.
birine sayılarla bi süpriz yapacağım. zamanı yaklalıyor gibi de hiç gelmeyecek gibi de. olacak gibi görünüyo ama kesinleşmedi daha. aslında birine bi süpriz yapıyosan onu mutlu edecek bişey olmalı değil mi. bu daha çok beni mutlu edecek bişey aslında hatta sallamaz bile belki. ama ben ilk bu sayıları aldığımda o da kesin çok mutlu olur sanarak çok heyecanlı almıştım. bakalım belki de yapamayacağım dedim ya kesinleşmedi daha, zaten o zaman da sayılar da anlamsız kalır.
artık buraya yazılarımı üniiversite mezunu olarak yazıyorum:) vasıflı bir eleman olmuşmuyumdur ki ben şimdi. bir evde erkek çoksa kesin birinin ayağı kokuyor bu artık tescillendi. hatta istatistikte vereyim. erkeklerin üçte birinin ayakları çorapları kokuyor. (babam abim ve kardeşimden abim, kuzenler ve eniştemden küçük kuzen)
bu senenin şarkısı olarak seçtiğim tidal'ı dinliyorum hala devamlı. müthiş bi şarkı. müthiş ötesi. aaa buraya kar yağdı. kar yağıyor saçlarıma biliyor musun? karda yürümek kadar güzel bişey yok gerçi benim montum kısa olduğu için çok üşüdüm. insanın bacakları değilde poposu fena üşüyor ya. aslında popoda daha çok yağ olduğu için daha az üşümesi gerekmez mi? kardan sonra sıcak çay ne güzel ama.
hiç beklenmeyen şeyler hiç beklenmeyen anlarda olur. beklenmeyen anlarda olan şeylerin hep daha gerçek olduğunu sanırım. bu beklenmeyen şeyler güzel oluyolar yaa. birden olan plansız, zamansız akılda yokken, hesaplamamışken... bir anda kafan değişir çünkü, hayata bakışın değişir belki, belki sen değişirsin.
tatilşde bitiyor az kaldı. sokakta kalmayım da...:( kar güzel ama bu kış kıyamette sokakta kalmak ta istemem. yazık ya sokakta yaşamak zorunda olanlara, kara da dur denmiyor ki. kibritçi kız geldi yine aklıma. daha önce yine karla ilgili bi yazımda o gelmişti aklıma. kar yağarken sokakta kalan insan deyince hep kibritçi kız geliyor aklıma.
yak bir kibrit daha...