sabahları portakallı oralet yanında peynirli poğaça alırdı. poğaçanın özellikle bayatlamış olmasını isterdi çünkü portakallı oralet sadece bayatlayan poğaçaları severdi.

bir sabah portakallı oraletini aldı ancak bir gün öncesinden hiç poğaça kalmamıştı. önceki sabah hiç satmadığı kadar poğaça satmıştı fırıncı, mutluydu. çaresiz taze peynirli poğaça aldı. oraletin tadı pek güzel gelmedi. hatta sıcağıyla damağı yandı. akşama kadar hissetti yanığın acısını. iş yerinde, sokakta, evinde. sıcak oralet.

diğer sabah yine bayat poğaça yoktu, ya fırını değiştirecekti ya da poğaa zevkini. taze poğaça aldı. damağı yanmadı ya bu defa. bir sonraki sabaha kadar aklına poğaça gelmedi.

bir sonraki sabah bayat poğaçayı alacaktı ki, neden diye düşündü. tazesi dururken.... taze poğaça aldı. sonraki her sabah gibi... taze poğaçayla oraleti sevmedi ama.

diğer bir sonraki sabah taze poğaçasını aldı ama oralet içmek istemedi. çay aldı. çay ve taze poğaça harikaydı. günün geri kalanında varlığını hatırlamadı bile poğaçanın.

daha sonraki sabah daha fırına gelmeden, pastanenin rafındaki sandiviçlere takıldı gözü; peynirli, domatesli. çay da söyledi yanına. günün geri kalanı aklına bile gelmedi sandiviç.

seneler boyu varlığını hatırlamadı oraletin, poğaçanın...

0 fındık kabuğu doldu:

Yorum Gönder