gün aşikar

13:35 26 Mart 2010 Cuma

hey blog hey hey sana. elma ağacının bir dalından yazıyorum sana. pek yazmak istedi canım sabah ki derste yazmakla ilgili konuştuk ondan herhalde. burdaki bilgisayarda windows messengerdan giriş yapmıştım bir defa otomatiğe almış hesabımı sabah otomatik açılıyormuş akşam bilgisayar kapanana kadar. benim haberim yok :):) az önce farkettim biri bişey oha nasıl olduki falan derken bir baktım otomatikkteymiş bu bilgisayarda.yarın akşam bir radyo programına konuk olacağım hahahaaa çok komik evlilik danışmanlığı programına kadın erkek iletişimi ve iş görüşmeleriyle ilgili konuşacakmışız. yaaa adam yazardı işte standda imza günü vardı ben de yanında oturmuş kitap okuyordum derken tartışmaya başladık şu şöyle bu böyle bilmem ne sonra davet etti programa. ooo havada konuk kaptı valla:):) ben de değişiklik olur diye kabul ettim. hahaha çok komik olacak. gerçi kimse dinlemiyodur bence. evlilik danışmanlığı programı çok komik beeee........



cuma sabahki dersimi çok seviyorum şahane. böyle bi friday i'm in love moduna giriyorum bu dersten çıkınca:):)gerçi makaleleri yine sabah okuyup yazabildim anca. ve bu beş haftadır böyle oluyor. haaa dönemin başından beri hiç gidemediğim dersin hocasıyla konuştum:



"evet farkındayım gelmediğinin" dedi:):) ama bundan sonra gidersem her halde sorun olmayacak. statistically significant bir issue.



her neyse bloooog bakayım başka ne var. bir de başvuru yaptığım yerden ikinci görüşmeye çağırdılar. kafamdakiler hiç net değil orayla ilgili. daha iş tanımını bile doğru dürüst bilmiyorum. neyse her şeyi zaman gösteriyor zaten. zaman işte gerçekleri yüzüne yüzüne vuruyor insanın korkusuzca.

sonunda paralandım yeniden şu bir kaç gün ne sefalet çektim öyle yaa:( gel zaman git zaman büyüdük be bkog. sen de büyüdün ben de. ilk tanıştığımızda böyle miydin sende. bi ara içip eskiyi yad edelim. ::)):) benim diploma maceramla başlarız.onları yazıyordum ya hep. kafam onlarla doluydu. ben aslında senle sohbet eder gibi yazmazdım böyle günlük gibi ne yaptığımı ne ettiğimi nasıl bu çizgiye geldim ki. neyse yeniden kendime dönüp o karışık kimsenin okumak istemediği saçma yazılarımdan yazayım:) rüya büyücüsünün doğumgününü buradan da kutlayım. 30.yaş günüme şimdiden hepinizi davet ediyorum blogistanlılar. rüya büyücüsü şahan süriz bir parti hazırlayacakmış. 30. yaş günüme. hey hat... kim biliiiiiir nerelerde kimlerle ne yapıyor olacağım. aaaa bugün nedir 27 Mart.(aaa dünya tiyatro günü bu arada) haa yok ne 27si 26 mart evet evet 26ymış. hadi şimdi düşünelim şu anki çizgimizle seneye tam bugün bu saatte ne yapıyoruz. nerede gördük kendimizi. ben yine klavye tuşlarına basarken gördüm.hangi mi şehirdeyim. hmmm tamam tuşlara yazmayı bıraktım ve camdan bakıyorum, hangi şehir olduğunu anlamak için. ismini bilmiyorum bu şehrin. daha önce hiç gelmediğim bir yer olmalı. yaklaşık iki haftadır buradayım. bir apartman dairesinde karanlık bir evim var. ev biraz dağınık pek gelemiyorum evime. sabah erken çıkıp akşam geç geliyorum. bir sürü gazete ve dergi birikmiş. ama şimdi evdeyim. neden şimdi evdeyim onu bilmiyorum. ama bişeyler yazıyorum. okumak istiyorum ama yazdıklarım bulanık.okuyamadım. kime yazıyorum acaba, ne diyorum, neler yaşadım acaba bu 1 senede. ama yüzümde bi telaş var onu görebiliyorum. bi endişe var. yine kafam karışık gibi. bu ev benim değil mi diye merak ediyorum yatak odasına gidiyorum dolaba bakıyorum tanıdık bişeyler görürüm diye. bana ait değil galiba giysilerin hiç birini görmedim daha önce ama bir dakika bu ayakkabılar bunlar benim işte. çok sevinçliyim kendime ait bir şeyler bulduğum için. veee evet kitaplığım benim kitaplarım. işte haya aynı kulaklığı kullanıyorum onu bozmadığıma çok sevindim. ahhh köfte sende mi buradasın? ama her neresiyse güzel bir şehir burası. evimde tv yok. olmasını beklemezdim zaten. karanlık olması güzel evin. keşke tütsü yaksam ama yok başımı kaldırmıyorum bile kılavyeden. bir de çay içtiğim kupa var bitmiş. hala çay içiyorum demekki. ooo yazıcı da almışım kendime. oh yaa iyi olmuş çıktı telaşı ne kötüydü ama. aaa yükseğe devam ediyorum çünkü bir ders kitabına dün bakmışım daha. ömer hocanın dersi onu alıyorum demekki. teze başlamam gerekiyor oysa. niye onun dersini almışım ki.çalıştı yazıcı. çıktısını aldım yazdıklarımın aceleyle montumu giyinip evden çıktım. (hala alelacele yetişiyorum bir yerlere), taksi çağırdım sabırsızca bekliyorum. geldi. plakasına bakıcam hangi şehirdeyim diye bulanık. ama güzel bir şehir. temiz. biraz karışık sanki. nereye geldik ki? başka bir apartman. ikinci kata çıkıyorum asansörle. bir kapıyı çaldım. açan yok. bir daha birdaha ısrarcı sil sesleri. açan yok. kapının altından atıyourm kağıdı. ne yazdım acaba?? kimin evi burası. neden kapınını altından atıyorum. telaşlı halim bitmiş. kararsız bir yüz ifadem var. bu defa yürüyerek iniyorum merdivenleri.ve taksiyebinmeden yürüyerek devam ediyorum yola. birini arıyorum. konuşulanları duyamıyorum. kimi aradım acaba ne diyorum?? yürüyerek gözden kayboluyorum. kendime eşlik edemiyorum daha fazla. ve birden yeniden klavye tuşları önümde. geri gelmişim. elma ağacındayım. ve bloga yazıyorum. her şey aynı...

0 fındık kabuğu doldu:

Yorum Gönder