yer altı

16:14 25 Ekim 2010 Pazartesi

adımlar zemini titretiyor. bir adım ve bir adım daha. her an düşebilme ihtimali mi evet var. ama bir adım daha. sert bir adım hem de. zemini titreterek yine. sanki toprak çatlayacak. kimseyi görmeden. farketmeden. bir adım daha. ve gıcırdıyor tahtalar. çürümüş hepsi. düşme ihtimali var evet. bir adım daha, daha sert hem de.

neticede sadece cesaret işte. büyütelecek bir şey değil. hiç mi eve gitmedin. hiç mi evine gitmedin. evi nasıl tanımladığına bağlı. benim evime geldin mi hiç. düşme ihtimalin var evet. kapıları gıcırdar evimin. lambaları sallanır. pasldıdır aynanın zincirleri de. benim penceremin önünde saksılar var. ama ölmüş bitkiler susuzluktan. cesetleriyle konşurum. benim minderlerim rahat değil poponu koyunca gömülmez içine. kahvelerimin son kullanma tarihi geçmiş. çayın yanında ikram edecek bisküvim bile yok. ama güzel bir masam var pencerenin önünde güneşi alan. kitap okumak güzel orada. pencereyi açınca temiz hava solumak da. masamın bir bacağı kırık altına kağıt tutturarak sabitledim ben onu. arada sallanır korkma sadece kağıdı sıkıştır. kitaplarımın sayfaları kopuk hatta bazı sayfaları kayıp bile. benim defterim yok orda bulrda bulduğum kağıtlara yazarım. ya da peçetelere. ama okunur merak etme. tahtaları çürüktür evimin. düşme ihtimalin var evet.

davet etmiyorum. bakma öyle. hiç zamanı değil. hiç hem de. ve ben zamansız işler yapmayacak kadar büyüdüm. evet güzel olurdu. ama benim evime değil kendi evine git. hiç gittin mi evine. evi nasıl tanımladığına bağlı. benim evim yok. boşuna heveslenme.

0 fındık kabuğu doldu:

Yorum Gönder